Birlik ve Beraberlik
İnsanlığın mutluluğunu hedefleyen yüce dinimiz İslâm, Tevhit dinidir. Tevhit, tek Allah inancı etrafında birleşmektir. Bilindiği gibi “لااله الا الله Allah’tan başka ilah yoktur” sözü, bu tevhidin özünü teşkil etmektedir. İslâm dininin üzerinde durduğu en önemli konulardan birisi, mutluluğun vazgeçilmez şartlarından olan birlik ve beraberliktir. Birlik ve beraberliğin olduğu yerde kardeşlik, huzur, bolluk, bereket ve rahmet vardır. Dünya ve ahirette mutlu olmak ancak Allah’ın Kitabına sarılmak, birlik ve beraberlik içinde olmakla mümkündür.
Al-i İmran Suresi 103 Ayette “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’ân’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz”
Tek bir Allah’a, aynı Peygambere ve aynı Kitaba inanmış olan Müslümanların Kur’ân’ın etrafında birleşmeleri, “birlikte dirlik vardır.” ilkesine sarılmaları, asla bölünüp parçalanmamaları öğütlenmiştir.
Tarihe baktığımız zaman görürüz ki, birlik ve beraberliğini devam ettiren milletler, yücelmiş ve yükselmişlerdir. Bölünüp parçalanan ve bölücülüğün pençesine düşen milletler ise tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir.
Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY :
“Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez,
Toplu vurdukça gönüller, onu top sindiremez.
Sen, ben desin efrat, aradan vahdeti kaldır.
Milletler için, işte kıyamet o zamandır” dizeleriyle bu gerçeği açık bir şekilde ifade etmiştir.
Yüce dinimiz, toplumu oluşturan fertleri bir bütün olarak ele almış ve onların her birini vücudu oluşturan organlara benzetmiştir. Mü’minleri bir bedene benzeten İslâm, herhangi bir uzvun rahatsızlığını bütün vücudun paylaştığı gibi, başkalarının uğradıkları sıkıntı ve musibetlerin de, el ve gönül birliğiyle paylaşılmasını öngörmüştür.
Toplumu birleştiren, gerçek manada huzur, barış ve güven ortamını sağlayan tek yol; milli ve manevî birlik anlayışı içerisinde, yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamaktır.
Bizi dünyada ve ahirette hüsrana götürecek olan tefrikaya düşmeyelim. Bilakis hem dünyada, hem de ahirette bizleri huzur ve mutluluğa götürecek olan İslam’ın sesine kulak verelim. Tarih boyunca yaşanan ve bu gün de dünyanın birçok bölgesinde yaşanmakta olan felaketlerden ders alalım.
Hepimizin bildiği gibi huzur ve güven içinde yaşayabilmemiz için daima güçlü olmak zorundayız. Güçlü olmanın en önemli şartı milletçe dayanışma, birlik ve beraberlik içinde bulunmaktır. Cenabı Allah Birlik ve Beraberliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermesin …
ALLAH’A EMANET OLUN …
[show_avatar email=16 align=right user_link=authorpage show_name=true]
Bir cevap yazın