Kendi Nefsimizi Hesaba Çekmek
KENDİ NEFSİMİZİ HESABA ÇEKMEK
“Müslümanların ayıplarını (ve gizli şeylerini) araştırmayın.”(el-Hucurât, 49/12)
Yüce Allah’ın güzel simlerinden birisi de es-Settar ismi şerifidir. O’nun ezeli ilminde her şey yazılıyken, merhameti gereği kullarının hatalarını örter. Onların çirkin durumlarını yüzlerine vurmaz. Çünkü güzellikler, yaygınlık kazansın diye açığa çıkarılır; kötülükler de olumsuz etkileri yayılmasın diye gizlenir. Ayıpları örten Allah, kullarının da aynı şekilde kötülüklerin yaygınlık kazanmaması için duyarlı davranmalarını emreder ve Müslüman’ın ayıplarının araştırılmasını yasaklar
Toplumu ve insanları kötülüklerden korumak için ayıpları örtmek ahlâkî faziletlerin başında gelir. Başkalarının kusur ve eksiklikleri görmemek, onların utanılacak kabahatlerini ifşa etmemek, insanları uygun bir şekilde ikaz ederek kötülüklerden alıkoymaya çalışmak bu faziletlerdendir. Başkalarının ayıp ve kusurlarını gizlemek İslam’ın övdüğü davranışlardandır. Müslümanı küçük düşürmek ve şahsiyetini lekelemek için kusurlarını başkalarına açıklamak ahlaki açıdan bir zaaftır. Efendimiz(s): “Birbirinizin özel ve mahrem hayatını araştırmayın.” (Müslim, Birr ve Sıla, 30) buyurmaktadır.
İyilik ve kötülükler misliyle karşılık bulur. İyiliği benimseyerek iyi düşünen bir kimseye Allah iyi bir akıbet nasib eder. Kim de başkalarına kötülük düşünürse kurduğu tuzağın içine düşmesi pek yakındır.
İslami kimliğe sahip olan bir kimsenin, ayıp araştırması bir yana, gördüğü ayıp ve kusurları örtmesi dini sorumluluğunun bir gereğidir. Bir hadis-i şerifte: “Kim bir Müslüman’ın ayıbını örterse Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.” (Ebû Dâvud, Edeb, 39) buyurulmuştur.
Kusur söz konusu olduğunda insanın dikkat kesilmesi gereken ilk şey kendi nefsidir. Çünkü insanın başkalarının ayıp ve kusurlarına bakması kendi kusurlarını görmesine engel oluşturur. Bu sebeple bireysel ıslahın ilk başlangıç noktası kulun kendisi olmalıdır. Kendi ayıp ve kusurlarını görmeyen bir kimsenin başkalarını ıslah etmesi mümkün olmaz. Hz. Peygamber(sav), kendi ayıbı, insanların ayıbını görmekten alıkoyan kimseyi mükâfatla müjdeliyor.
Diğer taraftan insanların kusurlarını açıkça ilen edip herkese duyurmak onların utanma duygularının yok olmasına, sosyal kontrolün azalmasına ve böylece ahlâksızlığın süratle yayılmasına da sebep olabilir. Zira Müslümanların ayıplarını, gizli hallerini araştırmaya kalkışmak, onların ifsad olmasına yol açabilir. (R.Salihin, III,154)
Çünkü ayıp ve kusurları olan bazı kişilerin hatalarını ortaya çıkarmak kişiyi toplum içinde mahcup düşüreceği gibi “nasılsa ifşa oldum.” Vehmiyle o ana kadar gizli bir şekilde işlediği kusurları açıkça yapmaya başlayacaktır. Bu sebeple, kişilerin ayıp ve kusurlarını bulmak yerine, onları tatlı dille uyarmak, o kimsenin, günaha sürüklenememesi için daha uygun bir yoldur.
Bir hadisde: “Din kardeşini bir suçundan dolayı ayıplayan kimse, o suçu (günahı) kendisi de işlemedikçe ölmez.” (Tirmizî, Kıyâme, 53) buyurmaktadır.
Yüce Allah kıyamet günü amelleriyle baş başa kalan insanın ahiret hallerini şöyle anlatıyor: “Her insanın sorumluluğunu omuzuna yükledik. Kıyamet gününde insana, açılmış vaziyette önüne konulacak olan bir kitap çıkaracağız. “Oku şimdi kitabını! Bugün kendini yargılamak üzere kendi nefsin yeter!” Kim doğru yolu seçerse kendi iyiliği için seçmiştir, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiç kimse başkasının günah yükünü üstüne almaz. Biz bir resul göndermedikçe azap edecek değiliz.”(İsra 17/13-15)
Bu mübarek üç aylar vesilesi ile de İnsanın, kendi nefsinin derdine düşeceği o çetin azab günü, öncelikle kendimizi arındırmanın en kolay yolu, muhasebeye kendimizden başlamak olmalıdır.
ALLAH’A EMANET OLUNUZ …
[show_avatar email=16 align=right user_link=authorpage show_name=true]
Bir cevap yazın