Köyümün Yeşil Tatları

Düzyayla (horhun) doğduğum büyüdüğüm topraklar. İlk ve orta öğrenimimi köyde tamamladım. Köyümüzde yeni açılan Ortaokulun ilk kız mezunlarıydık. Üç cesur, aykırı kız (sanırım hala aynıyız). Köyüm, bana göre, dünyanın en güzel yerlerinden biri. Hani Kuzguna yavrusu şahin görünür hesabı (!). Bikeresinde karadenizli bir arkadaşım, “nesini seviyorsunuz Sivas’ın, yeşillik yok, deniz yok, kum yok. Ne kadar çorak, ne kadar boş topraklar.bu kadar dağa taşa dümdüz ovalara neden bir şey ekip dikmediniz ?” demişti. Güldüm sadece, nerden bilsin bizdeki iklimi ? İlkbaharda fidanı dikersin yeşillenir, umutlanırsın. Sonrasında, büyük ihtimal, ilk kışta ağaç köküyle beraber donar! Ne olursa olsun işte iyisiyle kötüsüyle memleket, vazgeçilmiyor. Benim çocukluğum köyün manzara olarak en güzel yerlerinden birinde geçti… Evimizin altından geçen ırmak, karşıda Poşataşı, Sarıkaya (Türbe söylentileri; gece ışık yandı, mum yandı korkusunun yanında, türbede bizi koruyan muhterem bir zat yatıyor düşüncesi rahatlatırdı bizleri), solda köyün girişi; Keçikayası, Kaftar ve arka tarafta harmanlar dolayısıyla iyi bir konumdaydık. Ve nisan ayı; karların erimesiyle ortaya çıkan su sesleri yanında, doğanın ilkbahar sevinci. Papatyalı yemyeşil çayırlar ve ortasından geçen ırmağımız doğanın bizler için işlediği bir sanat eseri gibidir. İlk nevruzlardır güneşi selamlayan, sonra sarı çiğdemler. Devamında, doğanın aylardır koynunda sakladığı nimetler bir bir sunulur bizlere… Artık yeşil nimetleri hem yeme hem de kışa saklama zamanıdır… Madımak (köyde daha çok pancar adıyla bilinir) küçük yapraklarıyla topraktan başını çıkardığında artık yaz gelmiştir. Sonrasında yemlik, evelik, nivik, kuzukulağı, kızılca, gelinparmağı, hoşmar, telce, körmen…

yemlik

Çayır Yemliği

Kısaca değinelim hepsine: Yemliği bilmeyen yok gibidir. Çayırlarda ve tarlalarda yetişir. Çayırda olanı makbuldur.Daha yeşil daha tazedir dalları. Yanında tuzla daha da lezzetlidir. Birde sarımsı olanı(katır yemliği) var pek rağbet görmez. Evelik ise iri yapraklı, ekşimsi, şekil olarak pazıya benzeyen bir bitkidir. Su kenarlarında ve harabe yerlerde kendiliğinden büyür.Yemek olarak sarması ve mıhlaması yapılır. Bulgurla hazırlanan iç; sıcak suya hemen daldırılıp çıkarılan, hafif haşlanan (kaynar suda çok bekletmeyin erir, tecrübeyle sabittir) eveliğin içine sarılır. Üstüne bol tereyağı ve yanında yoğurtla harika bir lezzettir.  Nivik ise çocukluk ve gençlik döneminde ki arkadaşlarımızdan pek rağbet görmeyen; ama özellikle annelerimizin, ortayaş üstü ablalarımızın “Olsa da bi nivik gavurması yesek” dediği bir otumuzdur.

evelik1

Evelik Yaprakları

Çalı diplerinde ve tarlalarda yetişir. Toplaması oldukça meşakketlidir. Çalılar elinizi çizer, kıyafetinizi yırtabilir. Niviğin eli hafif yakan bir acısı (mırmır) vardır. Bazı yörelerde tazesi de kavrulur. Ben bizde tazeyken yendiğini hatırlamıyorum. Toplanan nivikler, saç örgüsü şeklinde metrelerce, örülüp kışın yemek için çatılara asılıp, kurutulur. Kışın doğranır, haşlanır ve bulgurla kavrularak soframıza gelir. Limon sıkarak yemenizi tavsiye ederim… Sanırım bende yaşlandım (!) nivik kavurması sevenlerdenim. Niviğe benzer bir başka yöresel tadımız gelin parmağı çok lezzetli bir bitkimizdir. Çok kısa bir dönemi vardır. Çabuk tohumlanır. Haşlanıp soğan, bulgur ve yumurta ile (çemende tavsiye ederim) kavrulunca mis miss. Dilerseniz kış için de kurutulup saklanabilir. Kızılca, telce, hoşmar… Gibi diğer otlarımızda bu şekilde kavrulur ve kış için kurutulup saklanır.

nivik1

Nivik Otu

Gelelim Sivas’ın simgesi Madımak’a; Türkülere konu olan madımak, hani övünmek gibi olmasın, bizim köyde de güzel pişirilir. Madımağın sevinci coşkusu benim çocukluğum için bir başkaydı. Uzun kışın ardından yaza çıkmıştık. Yaza çıkmak; özgürlüktü, bir yerlere çıkmaktı benim için. Muhafazakar bir ailede yetiştiğim için heryere gitmemize izin verilmezdi. Okul ve ev dışında çok fazla gittiğimiz yerler yoktu. İtiraf ediyorum: Akşamları sığır önüne giden arkadaşlarıma imrenirdim. Birde erken gider inat yaparmışcasına oyunlar oynar birarada vakit geçirirlerdi :( Ama madımak toplamamıza evden izin vardı. Malum kız işi. Bizim mekan da ya Keçikayası ya da ahbunluklardı. Her bahar babam muhakkak kemik saplı pancar bıçaklarımızı alırdı. Rahmetlik anneannem bıçakların sapına otantik desenli bağlar örerdi ki hem kaybolmasın belimize takalım hem de süslü dursun. Annem önlüklerimizi dikerdi. Kenarları fırfırlı, cepli dikdörtgen önlüklerimiz belimizde bağlı olmalıydı. Öyle poşete torbaya toplanmazdı. Her kadının belinde önlüğü cebinde bıçağı olmalıydı. Bu madımak zamanı anılarından tekrardan dönelim madımağa;

yas-pancar

Taze Madımak (Yaş Pancar)

“Kır pancarı” ve “Harman Pancarı” olmak üzere iki türü vardır. Kırda yetişen iri yapraklı, daha gürdür. Harmanda yetişen daha cılız, daha narindir; ama diğerine göre daha çabuk pişer ve daha lezzetlidir. Ve madımağın kadınlar için en güzel tarafı, üç beş kadının biraraya gelip pancar toplarken yaptığı paha biçilmez muhabbettir :) Erken gitmek isteyene diğeri müdahele eder. “O ne gı oncağız kime yeter. Gır dizinide ecük daha topla” diğer ablamız “anam mal, davar gelür de gapıda galur, herif namaza getti”der; ama en az bir yarım saat, bir saat daha muhabbete devam :) köyün altı üstüne getirilir, dertler paylaşılır. Türküler söylenir nedense daha çok efkarlı olan türküleri söylemek tercih edilir. Ertesi gün yukarı harman mı, orta harman mı ya da şahıs isimleriyle anılan (Hacıahmet’in Harman, Ömerosmangilin Harman v.b) hangi harmanda olacaklarına dair herke birbirini bilgilendirilir, sözleşilir. Çünkü sadece taze yemeklik toplamakla iş bitmez, kış içinde kurutmalık lazım… (Sivas’ta olmayanlar içinde bıçak çalsanız ablalarım)

madimak2

Madımak Yemeği

Artık pişirelim madımağı; eve gelip ayıklanan madımaklar ince ince kıyılır. Hasır selede taşı, kumu ve yeşil suyu akıp rengi açılana kadar iyice yıkanır. Sitilden seleye, seleden su dolu sitile (saplı metal kova) birkaç defa çekilerek kumundan ayrılır. Kaynayan suya önce madımak sonra bulgur ve tuzu konarak ocağın altı hızlıca yakılır (yarım kilo madımak için,bir su bardağı bulgur konulur). Ateş harlı olmalı, aksi taktirde madımak ekşir.Madımağın Kurusu kemikle pişirilmeli.Kaynayan suya kemikler madımakla beraber ya da öncesinde konabilir (makbul olanı sobalarda pişirmektir ama ocaklar çıktı mertlik bozuldu).Sonra bi kenarda soharıçı (sosu) için bol tereyağ, varsa körmen (çayırlardan toplanan soğanımsı ottur.Yoğurtlu çorbalarda ve madımakta kullanılır) yoksa kuru soğan doğranır, yağda kavrulur.Pastırma ya da çemen ve isteğe bağlı olarak salça katılarak hazırlanan soharıç, kaynayan madımağın içine katılıp beraber pişirilir.Sonrası mı ? yanında köy ekmeğiyle, soba başında, sıcak sıcak, afiyetle yemektir. Yiyen herkese afiyet olsun

[show_avatar email=9 align=right user_link=authorpage show_name=true]

____________________________________________________________________________________________________
Not: Madımağı İstanbul’da semt pazarlarında bulabiliyoruz artık. Kadıköy Salıpazarında özellikle Sivas Madımağı satılıyor. Kışında Sivas menşeili (Hakmar) marketler de konservesi var. Benim bildiklerim nacizhane bu kadar eminim ablalarımız daha fazlasını daha iyisini biliyorlardır. Bizlerle paylaşırlarsa mutlu oluruz. Tatlarımız kaybolup gitmesin bizde gelecek nesillere aktaralım inşaAllah

2 Responses to Köyümün Yeşil Tatları

  1. emine öztürk dedi ki:

    tebrik ederim yazılarının devamını bekleriz.başarılar ayşe hanım

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.